Diablo 4 inceleme yazımızda, serinin merakla beklenen dördüncü oyununu tüm detaylarıyla masaya yatıyoruz. Öncelikle, Diablo 1 ve Diablo 2 aşığı birisi olarak birçoğunuzda olduğu gibi üçüncü oyunun bende yarattığı hayal kırıklığı da büyüktü. Müjdeyi vereyim, atmosfer olarak ikinci oyununun karanlık temasına geri dönüyoruz. Hem de resmi Türkçe dil desteği ile ilk kez bir Diablo oyununu ana dilimizde oynayabiliyoruz.
Hemen belirteyim, betada oynanabilen 1. bölüm sonrasında geçen hikayeye dair hiçbir spoiler vermeyeceğim, bu yüzden incelemeyi rahatça okuyabilirsiniz. Bu arada, oyun sonu deneyimine ulaşsam da genellikle oyunun hikayesi, görevleri, mekanikleri, sınıfları ve ilerleme sistemi gibi yönleriyle ağırlıklı olarak tek oyunculu kısım anlatacağım. Ara ara PvP kısmına da değineceğiz ancak ben PvE odaklı bir oyuncu olduğumu belirteyim.
İncelememizde hem oyunun tüm detaylarından bahsediyoruz hem de Diablo 4 fiyatına değer mi, oynaması uzun ömürlü mü, konusu nedir, hikayesi nasıl, kaç saat sürüyor, performans sorunları var mı gibi aklınızdaki tüm sorulara cevap veriyoruz. Oyunu satın almadan önce oyun hakkında detaylı bir şekilde fikir sahibi olmak istiyorsanız, sizi böyle alalım.
Diablo 4 İncelemesi: Hikaye
İncelemeye oyunun hikayesi ile başlamak isterim. Diablo ve benzeri oyunlar için hikaye genellikle arka planda gibi gözükse de ilk oyundan bu yana, Blizzard’ın muazzam bir evren kurguladığını gözden kaçırmamak gerek. Evet, hikaye açısından bir başyapıt beklemiyoruz zaten ancak ince detaylar ve evrenin bir bütün olarak hissedilmesine olanak sağlayan kaliteli yazılmış görevler ile oyunu devamlı oynamak için bir sebebiniz oluyor.
Oyunun hikayesi, şeytan Lilith ve melek Inarius’un ebedi cennet-cehennem çatışmasından kaçmak için bir “Korunak” (Sanctuary’nin oyunda Türkçe’ye Korunak olarak çevrildiğini de belirteyim) dünyası yarattığı Sanctuary’nin kökenlerinin efsanesini takip ediyor. Melek ve İblis sonunda birbirlerinden ayrıldı ancak çocukları olan insanlık dünyayı dolduruyor. Ancak birtakım hazine avcıları yüzünden Lilith yeniden serbest kalıyor ve insanlığın sonunu getirecek planlarını da beraberinde getiriyor.
Biz ise Horardrim düzeninin bilgisini bulmak ve dünyada yayılan kötülüğe karşı koymak için müttefikler aramaya başlıyoruz. Diablo 4’ün ana hikayesi, eyleme dayalı hikaye anlatımını takip eden isteğe bağlı NPC diyalogları ve muazzam hazırlanmış ara sahnelerle anlatılıyor. Görevleriniz sizi her zaman keşfe itiyor ve oyundaki aksiyon hiç durmuyor. Ana kötümüz Lilith, son derece başarılı ve detaylı işleniyor. Bu nedenle önceki oyunlardaki gibi içi boş bir “kötü karakter” gibi görünmüyor.
Benzer şekilde diğer karakterler ve yardımcı oyuncu kadrosu, oyundaki ilerlemenize eski oyunlara kıyasla derinlik katan geçmiş hikayelerle karşımıza çıkıyor ve karakter gelişimi gösteriyor. Hikayenin eksisine gelirsek, senaryo yine klişilerle dolu ve tahmin edilebilirliği yüzünden sık sık yavan hissettirdiği anlar oluyor. Ana kahramanımızın sıfır karakter gelişimi de bu yavanlığa tuz biber oluyor.
Çoğu insan bu oyunları karakter derinliği veya hikaye anlatımı için oynamıyor, bu yüzden yukarıda da belirttiğim gibi hikaye açısından bir başyapıt beklemiyordum zaten. Ancak mükemmel atmosfer ve dünya inşasını gördükçe harcanan potansiyele içim yanıyor. Ayrıca hikaye ve atmosfer demişken, tamamen kişisel zevkimden ötürü yaşadığım bir sıkıntıdan da bahsetmeden geçmek istemiyorum.
Diablo 4’ün dünyası fazlasıyla karanlık ve oldukça detaylı hazırlanmış demiştim. Hatta Sanctuary’nin acımasızlığı ve zorlu koşulları yüzümüze tokat gibi çarpıyor. Ancak sürekli olarak NPC’lerin yanında veya çaresizlik ve korku hissetmem gereken iblislerin arasında çeşit çeşit süslü kozmetik kıyafetlerle dolaşan onlarca oyuncu görünce tadım kaçıyor. Yalnızlık ve gerginlik hissi tamamen kayboluyor. Dolasıyla hikayeden ve atmosferden tamamen kopuyorum…
Artık spoiler vermeden oyunun hikayesini özetlemek gerekirse, ana senaryo sizi fazlasıyla eğlendirecek, Diablo 2 tadı verecek ve tanıştığınız birçok yan karakter sizi oyunun hikayesine daha çok sokacak. Bu yüzden yol boyunca tanıştığınız karakterleri takdir etmeye başlayacaksınız. Ancak hikayeyi ikinci kez oynamak için hiçbir sebep göremediğimi de belirteyim. Neyse ki başka karaktere geçmek istediğinizde, 1 kez hikayeyi tamamlamış olursanız “Hikayeyi Geç” seçeneğini kullanabileceksiniz.
Diablo 4 İncelemesi: Oynanış Mekanikleri
Öncelikle söylemeliyim ki ben oyunu Necromencer (Ölüm Büyücüsü) ile tadını çıkara çıkara oynayarak 40 saat gibi bir sürede tamamladım ki çoğu etkinliğe katılmadım ve bazı yan görevleri atladım. Yani, Diablo 4 ne kadar sürüyor diye merak edenler için en az 40 saati dolu dolu ana hikayeyle harcayabileceğini belirteyim. Karakter seçerken de hiç düşünmeyin, canınızın istediğini seçin ve devam edin. Karakterlerin tümünde harika bir denge tutturulmuş diyebilirim.
Sınıf demişken, Necromancer, Barbarian, Sorcerer, Rogue ve Druid arasından seçim yapabiliyorsunuz. Sınıf sayısı size az gelmesin çünkü hepsinin kendi içerisinde en az 2 oynanış tarzı mevcut ve hepsi birbirinden farklı hissettiriyor. Bu arada karakter oluşturma ekranında da öyle saatler harcamayacaksınız çünkü pek seçenek yok, yine de izometrik bir yapım için tatmin edici seviyelerde. Ancak yine de ara sahnelerde kendinizi bol bol yakından göreceğiniz için yüz detaylarınıza dikkat edin derim. Karakterimizi yarattık, şimdi oynanış ve keşif kısmına dalalım.
Diablo 4 incelemesi yazmak için oyunu oynamaya başladığımda, yan görevlere şöyle bir göz atıp hikayeyi sindire sindire oynarım ve PvP kısmına da göz atarak oyunu bir kenara koyarım diyordum. Görünen o ki, oyunun oynanışı o kadar bağımlılık yapıyor ki, kendimi etkinlikten etkinliğe koşarken ve diğer karakterlerin buidlerini öğrenmeye çalışırken buldum. Hem eski hayranlar hem de seriyle yeni tanışacak oyuncular için harika bir denge tutturulmuş.
Savaş ve oynanış mekaniklerine gelirsek, yukarıda belirttiğim gibi seçtiğiniz karaktere göre bambaşka tarzlarda bir oyun deneyimi sizleri bekliyor ki Diablo serisinden de zaten bunu bekliyoruz. Atmosfer olarak oyunu Diablo 2’ye inanılmaz benzese de, oynanış hızı konusunda Diablo 3 esintilerini ve hızını hemen hissedeceksiniz. Yalnız, kaçınma süresi 5 saniyeye çıkmış ki Diablo 3 oynadıysanız buna alışmak epeyce vakit gerektiriyor. Bazı eşyalarla bu süreyi kısaltabiliyorsunuz ama oraya gelene kadar zaten süreye alışıyorsunuz.
Oyunun yeni açık dünya yaklaşımını da oldukça beğendim. Oyunun haritası devasa! Bulunacak çok sayıda sandık, zindan ve etkinlikle birlikte Sanctuary dünyasını arşınlamak ve her zerresini keşfetmek inanılmaz keyifli. Hele de başarım meraklısıysanız ve keşfetmeyi seven bir oyuncuysanız, her keşfinizle gelen o başarımları gördükçe gelen tatmin hissi muazzam. Bir de her başarım için ödüller kazanıyorsunuz. Eh, daha ne isteriz?
Oyunda ana görevler veya yan görevlerin yanı sıra etkinliklere katılmanızı tavsiye ederim. Karşınıza çıkan rastgele ufak tefek etkinlikler oluyor. Bunlar kısa sürüyor ve bu etkinlikleri tamamladığınızda tatmin edici ödüller alıyorsunuz. Diğer büyük etkinliklerde ise kalabalık olmanız gerekiyor ve heyecanlı boss dövüşleri ile baş başa kalıyorsunuz. Zorluk seviyesi arttıkça, boss kesmenin ve etkinliklerin heyecanı da aynı oranda artıyor.
Bunların yanı sıra oyunda bol bol zindan var ve öyle laf olsun diye bol demiyorum. İstemediğiniz kadar çok zindan, boss bölgesi ve kale mevcut. Zindanlara zaten aşinasınızdır; iblisleri temizle, ilerle, daha çok iblis temizle, boss kes ve sağlam ödülleri kap. Kaleleri ise iblislerden arındırarak işlevsel hale getiriyoruz ve yaşamsal bir kasabaya dönüştürüyoruz. Özetle, ana ve yan görevlerin yanı sıra bu oyunda yapabileceklerinizin sınırı yok. Hele ki oyunu 1 kez bitirdikten sonra, etkinliklerin sayısı ve zorluğu katlanarak artıyor.
Bu kadar etkinlik ve zindan ne için? Tabii ki Diablo 4’ün alamet-i farikası olan loot için. Oyunun ganimet sistemi sizi uzun uzun düşündürecek ve meşgul edecek türden. Burayı uzatmaya hiç gerek yok. Şunu söyleyebilirim ki, aradığınızı bulacaksınız. Bir tavsiye vereyim, eşya gücü en yüksek olanı giymekten ziyade, karakterinizi çekmek istediğiniz yöne göre ek özelliklere dikakt ederek teçhizat seçimi yapın. Bir de ilgili NPC’leri kullanarak eşyalarınızı geliştirebileceğinizi ve ek özellikleri değiştirebileceğinizi de hatırlatalım.
Oyundaki binek sistemini merak edenler için de hızlıca bir not düşeyim. Bölüm 3’e geçmeden önce bineğe binemiyorsunuz. Benim gibi acaba binek görevi nerede ve nasıl açılıyor diye dönüp durmayın diye bunu da belirtmek istedim. Binek bir kez açılınca tüm karakterlerinize geliyor ve oyunu bambaşka bir hale getiriyor çünkü bu devasa haritayı yayan yürümek, bineği bir kez kullandıktan sonra size işkence gibi geliyor.
Diablo 4 İncelemesi: Grafik ve Ses Tasarımı
Diablo IV, oyunu klasik bir tablo izliyormuş gibi hissettiren benzersiz bir estetiğe sahip, detaylara gereken özenin verildiği eşsiz bir oyun olmuş. Şehir tasarımından kıyafetlerinize, düşmanlardan insanlara her şey birbiriyle çok tutarlı ve bu evrene ait. Partiküller ve büyü efektleri ise oldukça yerinde. Ara sahneler ise adeta dizi tadında ve kendi karakterinizi izlemek cidden çok keyifli ve sizi oyunun içerisine çekiyor.
Aynı şekilde, oyunun ses tasarımı mükemmel. Kasabalar ve bölgeler için ana müzikler ve melodiler, görsel tasarım ile harmoni içerisinde ve tam anlamıyla kasvetli ama baymayan tonlarda seyrediyor. Boss savaşları ve ana görevlerin kendine has melodileri var ve hepsine özenildiği belli. NPC seslendirmeleri genellikle tekrara düşse de, ses sanatçılarının işini kusursuz yaptığını söylemeden edemem.
Peki tüm bu harika grafik ve ses tasarımının bedeli nedir? Diablo 4’ün optimizasyonu nasıl? Açıkçası, Last of Us ve Jedi Survivor gibi optimizasyon felaketi oyunlardan sonra, bu oyun bana ilaç gibi geldi. Oyunu 16 GB RAM, AMD Ryzen 7 3700X ve Nvidia RTX 2080 ile ultra ayarlarda hem 1080p hem de 2K’da 60 FPS’in altına inmeden, oldukça akıcı bir şekilde oynadım. DLSS destekli olduğu için ayarlardan DLSS’i her zaman DLAA olarak ayarlayarak oynadım ancak DLSS kapalıyken de açıkken de bir sorun yaşamadım.
Diablo 4 Fiyatı ve Sundukları
Diablo 4 fiyatı düşer mi artar mı şimdilik bir şey söylemek zor ancak oyunun en ucuz olan temel sürümü için 1.199 TL ödemeniz gerek. Bunun içerisine Battle Pass veya ücretli kozmetikler gibi ek masraflar dahil değil. Peki fiyatına değer mi? Tamamen size kalmış ancak oyunu ana hikayesini bitirip bir kenara atmayacaksanız ve türü seviyorsanız, karşınızda sizi yüzlerce saat oyalayacak bir yapım mevcut.
Hatta bırakın yüzlerce saati, ben sezonluk içerikleri takip edeceğim, PvP yapacağım, tüm karakterleri deneyeceğim, ana karakterime en iyi eşyaları dizeceğim, metayı takip edeceğim gibi gibi dertleriniz varsa, bu oyunu direkt olarak alın. Bütçeniz el veriyorsa, kaçırmayın. Bu dediklerimi yaparak oyunu yüzlerce bile değil, minimum bin saat oynamanız bile mümkün. Dolayısıyla, enine boyuna tarttığınızda fiyatının karşılığını veriyor. Bir de Türkçe dil desteği faktörü de var tabii.
Diablo 4 İnceleme Sonucu
Bu Diablo 4 incelemesi için harcadığım süre boyunca deli gibi eğlendim ve oyunun her bir noktasından inanılmaz keyif aldım. Hatta o kadar eğlendim ki, kendim bile şaşırdım. Ben PvP veya oyun sonu oyuncusu olmadığım için oyunun o taraflarını tamamen kaçıran birisiyim. O kısımları uzmanlarından dinlemek gerek ancak Diablo serisinin çok oyunculu kısmı hiçbir zaman üzmez.
Ayrıca arkadaşlarınızla farklı platformlarda oynamanıza ve ilerlemenizi bir konsoldan diğerine taşımanıza izin veren özelliklerin Diablo 4’te yer aldığını belirteyim. Tatmin edici hikaye, özlenen Sanctuary atmosferi, dengeli ve eğlenceli oynanış mekanikleri, sınırsız tekrar oynanabilirlik, yüzlerce saat içerik, sezonluk güncellemeler ve sorunsu optimizasyon ile bu yapım şimdiden benim gönlümü fethetti.
Türün meraklısıysanız, Diablo 4 mükemmel bir oyun ve ARPG türü için adeta çıta belirleyici bir yapım. Açık dünya ve çevrimiçi oynanışlar ile geleneksel zindan temizleme ve ganimet toplama mekaniklerini kusursuz şekilde birleştiren bu yapım, milyonlarca kişinin yüzlerce saatini sömürecek.